22 Eylül 2011

'' KALEM KILIÇTAN KESKİNDİR ''

Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne süregelen bir olgu olduğundan ve politik, sosyal, kültürel ve bireysel boyutları aynı anda içinde bulundurduğundan, tanımının yapılması zor bir kavram haline gelmiştir. Bireylerin toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. Kişinin yaşadığı toplum içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçlerin tümüdür. Seçilmiş ve kontrollü bir çevrenin (özellikle okulun) etkisi altında sosyal yeterlilik ve optimum bireysel gelişmeyi ve bilinçlenmeyi sağlayan  sosyal bir süreçtir. Eğitim, önceden saptanmış esaslara göre insanların davranışlarında belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkilemedir. Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istedik değişme meydana getirme sürecidir.
       Değişen koşullar, değişen insanlar nedeniyle eğitim sistemi, süreci çok farklı bir süreç izlemeye başladı ülkemizde. Çoğu gelişmiş, gelişmekte olan, kalkınmaya büyümeye çalışan ülkeler eğitime ve milli değerlerine büyük önem verirken biz kaybetmeye başladık. Çok eski değil 15 sene önce ilk okula başladığımızda andımızı neden okuduğumuz ve ne anlama geldiğini öğrenirdik. Şimdi sadece okuyup geçiyorlar neden onları okuduklarını bazı çocuklar bilmiyor bile. Bugün gazete de gördüğüm haberle şok yaşadım adeta ; ders kitaplarından Atatürk'ün resmi ve İstiklal Marşımız çıkartılmış. Yavaş yavaş geçmiş unutturulmaya çalışılıyor artık bu aşikar. Bunu gören çok fakat anlayan yok . Cahil bir toplum haline gelmeye başlamışız. 5. sınıfa giden bir çocuk Atatürk'ün kim olduğunu bilmiyor. 
          Eğitim bir ülkenin ayakta kalabilmesi kendi başına varlığını koruyabilmesi için öncü  şarttır. Fakat ülkemizde eğitim gittikçe paralı hale geliyor. Kimse ses çıkartmıyor. Çok zengin bir ülke değiliz bunu biliyoruz. Sorarım size artan paralar karşısında nasıl okuyacak 800 maaşla geçinen bir ailenin çocuğu . Bir iki bir iki biriktirirsek böyle çok ciddi sayıda öğrenci eğitimsiz, bilgisiz bir toplum oluşturacak.
          Son günlerde okulumun harç sorunu var. Bizden aldıkları katkı payı yetmezmiş gibi bir de ek olarak kaldığımız derslere ciddi miktarda para cezası ödüyoruz. Herşeyin başı susmak ve kör olmak. Hakkını yemek istemediklerim de var tabi ki . Benim kızdıklarım susup oturan başının tepesine çıkardıklarını fazla harç ödeyeceğini duyduğunda beddua yağmuruna tutanlar. Dedim ya tabiri caizse cahil , atasını unutmaya başlamış, batıya özenen bir toplum haline geliyoruz.PARASIZ EĞİTİM olmasa da fiyatta anlaşalım, devletimizin üniversitesinde okuyoruz. 
         Teorikte başarılı olamayan ama pratik de başarılı olan o kadar çok insan var ki hayatta. Ama eksiğimiz ne biliyor musunuz?  Biliyoruz aslında. Okullarımızda teorik bilgi veriliyor öyle ya da böyle. Fakat uygulama yaptırılmadığı için öğrenilen teorik bilgiler okul bitene kadar unutulup gidiyor. Bu da bir sorun bence.

7 Eylül 2011

Eylül, sonbahar, dökülen yapraklar vs. ve halet-i ruhiye

           Sonbaharı çok severim ben. En sevdiğim mevsim değildir ama severim .. Ne sıcaktan yanarsın ne de soğuktan buz kesersin.Ama yinede sonbahar daha doğrusu EYLÜL hüznü hatırlatır çoğu insana..Eylül'de sararıp düşen yapraklar, hayatlarımızdan kopup rüzgar'la gidenleri hatırlatır bize. Ama sonbahar yine de çok farklıdır yüzümüze çarpan ılık bazen sert ne olcağı belli olmayan bir rüzgar, havada uçuşan yapraklar sonra geriye kalan sadece yollarda savrulmak... Tüm mesele baktığımız yön aslında ...Bir elimizde savrulup giden yıldızlar olsa da diğer elimizde hala gökyüzü var ve her daim yıldız da var ..İste ve gör.         
       Der ya atilla ilhan ;
her yanını çiçek açmış erik ağcını, nerden baksan gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor usul usul
adım sonbahar
Herşey yanyana, ya erik ağacı olursun ya da sararan sonbahar .


6 Eylül 2011

Oriana Fallaci -Doğmamış Cocuğa Mektup ... erkek doğmak

Erkek doğarsan, karanlık bir sokakta ırzına geçilmesinden çekinmen gerekmeyecek. İlk bakışta kendini kabul ettirmek için güzel bir yüze, zekanı saklamak için biçimli bir gövdeye gereksinme duymayacaksın. Sevdiğin biriyle yattığın için hiç kimse ayıplamayacak seni; ağaçtan elmayı kopardığın gün cennete günahın girdiğini söylemeyecekler. Çok daha az yorulacaksın. Üstelik daha da rahat savaşacaksın, tanrı varsa eğer ak saçlı bir yaşlı kadın ya da genç bir kız olabilir savını ortaya attığın zaman. Kınanmadan itaatsizlik edebileceksin. Gecenin birinde kuyuya düşüyormuşsun gibi bir duyguyla uyanmadan sevecek, sevişebileceksin. Hakarete uğramadan kendini savunabileceksin. Gene de, köleliğin, haksızlığın başka türleriyle karşılaşacaksın: Yaşam bir erkek için bile kolay değil. Kasların daha güçlü olacak, onun için daha ağır yükler taşımanı isteyecekler, zorla sorumluluklar yükleyecekler omuzlarına. Sakalın olduğu için ağlarsan sana gülecekler ve şefkate gereksinmen olsa bile bu böyle olacak. Önünde bir kuyruğun olacağı için, savaşta ölmeni ya sa öldürmeni buyuracaklar; ve ta mağara çağından kalma baskı ve kıyıcılığı sürdürmek için suçortaklığı yapmanı isteyecekler.

5 Eylül 2011

Kırık Camlar Teorisi


Kırık Cam Teorisi” ABD’li suç psikologu Philip Zimbardo’nun 1969’da yaptığı bir çalışmadan yola çıkılarak geliştirilmiştir. Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, fakir Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı. Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Sonuçta Bronx’taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.
Ardından Zimbardo ve iki öğrencisi ’sağ kalan’ otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki zengin ve beyazlar da olaya dâhil oldu. Birkaç dakika sonra otomobil kullanılmaz hale gelmişti. “Demek ki” diyordu Zimbardo, “ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek.  Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.
Teori basit. Şimdi de bu teoriyi iş hayatına uyarlayalım
Bir şirkette alınan kararların uygulanmasında açılacak en küçük bir istisna (Ki genelde bu istisna, bu karara imza atanpatronun ta kendisi olur) kararın uzun vadede başarılı bir şekilde uygulanmışlığına zarar verir. Kararı atıl hale getirir.
Şirket içindeki tüm uygulamalar büyük bir ciddiyetle uygulanmalı. Ceza sistemi mi var? Elbette cezanın istisnai halleri, uygulanamayacağı durumlar olabilir. Ama bu durumlar bile doğru iletişimle hem söz konusu çalışana hem de bu çalışanla aynı pozisyondaki kişilere izah edilmeli. Aksi takdirde insanlar “Ceza var ama uygulanmıyor nasılsa..” diye bir boşvermişlik hali içine girer. Kısacası, iletişimi doğru yapılmamış her istisna sonraki seferler için emsal teşkil ediyor.
Diğer yandan müşterilere yönelik uygulamalarda, satış ve fiyat stratejilerinde de o ilk camı kırdırmamak gerekiyor. Bununla ilgili bir öneri: 500 TL‘lik bir ürünü kampanyayla 250 TL‘ye indirirseniz o ürünün psikolojik fiyatı artık 250 TL‘dir. Aynı kişiye ya da o kişiyle temas halinde olan başka bir kişiye bir daha 250 TL‘den satamazsınız. Aynı anlama gelse de “1 ürün alana 1 ürün hediye” kampanyası bile psikolojik olarak fiyatı 250′ye düşürmez.
Ya da bir müşterinize o günkü kargo firmasındaki aksilikten (Zira hep olur bu!) dolayı ürünü kuryeyle yolladıysanız, bir sonraki siparişte de kurye hizmetiyle almayı talep eder. İlk kurye gönderiminde açıklamanızı “Bu sefere mahsus, maliyetlerimiz el vermediği halde sırf sizin işiniz görülsün diye bu kez böyle yapıyoruz, bundan sonraki siparişlerde yine kargo ile göndeririz” şeklinde net bir biçimde belirterek bir sonraki talepleri için elinizi güçlendirirsiniz. “Ama biz açıklamasını yapmıştık” şeklinde.
Kısacası iş hayatında olsun, özel hayatta olsun “Bir kereden bir şey olmaz” mantığından kurtulmak gerekiyor. Bir kereden “çok” şey olur!

4 Eylül 2011

Başarı, Zenginlik, Yaşam, Karakter vs.

       Sosyal medyada birkaç resme denk geldim , fotoğraftaki insanların kariyerleri ile ilgili bilgilere bi göz attım. Alanlarında gayet başarılılar iyi şirkette çalışıyorlar, seminerler, eğitimler veriyorlar. İçlerinden biri benim kariyer hedefime sahip.